Saadet Partisi Manisa Milletvekili Adaylarından İsmail Hakkı Kuzum, Adnan Yükalan, Muhuttisn Sadan, Hüseyin Çelik, Hakkı Kabakçıoğlu, Zinnor Önal ve beraberindeki ziyaret heyeti İle Kula İlçesine Çıkarma Yaptılar
YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE
Yeniden Büyük Türkiye Saadet İktidarı İle Olacaktır.
Manisa milletvekili adayları vatandaşlar ile tektek ilgilendi. Çalışmalar hakkında bilgi veren Manisa 1.nci sıra milletvekili adayı İsmail Hakkı Kuzum Türkiye maalesef yaşanabilir bir ülke konumuna getirilememiştir. Aksine yaşam şartları çok daha ağırlaşan bir ülke haline gelmiştir. Bu durumun düzelme emareleri de gözükmemektedir. İnsanlarımızın büyük çoğunluğu geleceğine umutla bakamamaktadır.dedi
Kuzum “Kula ilçemizde esnaf ve halk ziyaretleri yaptık. Halktan ve basın mensuplarından gelen bazı konulardan bahsetmek istiyorum.Anayasamızda Bireysel Başvuru diye bir konu var. Öz olarak şöyle söyleyeyim, Herkes anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgülüklerden Avrupa insan hakları sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla anayasa mahkemesine başvurabilir. Kanun bu içeriklidir. Çünkü anayasamızın 148. maddesinin 3.fıkrasıdır bu madde. Buna göre bir aday milletvekili seçilecek kadar oy alması durumunda, yani diyelim ki, 40 bin oy almış bir vekil. Ancak partisi yüzde onluk barajı aşamamış. Bu yüzden kendisinin milletvekili mazbatası verilmiyor. Buna karşılık kendisinden daha az oy alan diğer bir aday, sırf partisi yüzde onluk barajı aştığı için milletvekili seçilmiş sayılacaktır. Şuanki tabloda böyle oluyor. Bu durumda 40 bin oy alan aday bakımından bir hak ihlalinin olduğu, çünkü birisi 40 bin oy alıyor diğeri daha düşük oy alıyor. Hak ihlalinin olduğu, hiçbir tartışmaya meydan vermeyecek kadar açıktır. İşte anayasa mahkemesi daha çok oy aldığı halde mazbatası başkasına verilen aday bakımından tıpkı Ergenekon ve balyoz davalarında olduğu gibi, bir hak ihlali olup olmadığını tespit edecek ve mazbatanın hak sahibine verilmesini sağlayacaktır. Yani biz bu yasa ile, bu seçimlerde baraj sorunu olmadığını biliyoruz ve Allah’ın izniyle de bundan dolayı 1 Kasım seçimlerinde Saadet Partisi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisinde yer alacağına inanıyoruz. Kaldı ki barajı aşacağımız konusunda da iddialıyız. Bu konu ile alakalı anayasamızda farklı maddede de şöyle bir şey yer alıyor. Hiçbir kanun anayasaya muhalif olmaz. Yani tabiri caizse, herhangi bir kanun çıktığında anayasada var olan bir hükme karşı ya da o hükmün zıttında bir formül içeremez. Tıpkı 1996 yılında, biliyorsunuz o zamanlar Mesut beyin Anavatan partisinde güven oylaması vardı mecliste. Güven oylamasında bir kanun şöyle diyordu. Oturuma katılan milletvekillerinde çoğunluk alınır ise, güven oylaması alınmış demektir. Kanun bunu diyor. Bu deminki bahsettiğim hadise ile aynı ilişkili olduğu için bahsediyorum bu konudan. Oturuma katılan milletvekillerinin bir fazlasını alır ise, o geçerlidir. Fakat, o tarihte şuan ki bizim Genel Başkanımız Mustafa Kamalak anayasa profesörü, o zamanlar Refah partisinde Genel Başkan Yardımcısıydı. Anayasa’da salt çoğunluk ifadesi olduğunu ve hükümetin güven oyu almadığını, o zamanlar 225 oy almıştı yanlış hatırlamıyorsam Anap Hükümeti. Rakamlarda yanılabilirim ama o zaman için katılan 450 milletvekili olması gerekiyordu. Yine söylüyorum yanılmıyorsam birisi 202 oy almıştı, birisi de 225 oy almıştı. Fakat kanuna göre fazla alan güven oyu almış sayılacak idi. Ancak Mustafa Kamalak anayasa mahkemesine müracaat etti. Hiçbir kanunun anayasa ya aykırı olamayacağı maddesine dayanaraktan ‘salt Çoğunluk’ olması gerekiyordu. O da neydi, 550 milletvekilinin yarısının bir fazlasıydı. Yani 276 idi. Dolayısıyla 276 alamadığı için, o zaman ki hükümet güven oyu alamamış oldu ve düştü. Bunu izah etmemizin amacı da, Anaysa’da diyorki Bireysel hak ve Özgürlükler, kamu gücü tarafından engellenemez. Bunun yanında da baraj sorunu kanun olarak çıkıyor. Dolayısıyla baraj hadisesi anayasamıza aykırı haline geliyor. Ve Ergenekon balyoz davasında da emsal teşkil eden bir soruşturma var önümüzde. Ondan dolayı iz bu seçimlerde baraj sorunu olmadığını biliyoruz. Tabii ki basın, özelikle ulusal basının bir kısmı bundan maalesef bahsetmiyor. Çünkü bir takım çevrelerin işine gelmeyen bir haber bu. Fakat bunun yanında bu haberden bahseden basınımız kanallarımız da var.
TBMM’de Saadet Partisinin bulunmaması demek, şuan memleketimizde varolan sorunların, kartopu gibi çoğalarak devam etmesi demek. Milli görüş, siyasi partilerin tarihini lütfen biraz inceleyeli, milli görüş ne zaman mecliste bulunduysa, memleketin faydasına çok iddi hamleler yapmıştır. Çok ciddi kazanımlar sağlamıştır. 1974 yılında, hatta o zamanlar çok eleştirmişleri rahmetli Erbakan hocamızı, Sol ile koalisyon yapılır mı. O zamanki hadiseyi de düşünür iseniz. Rahmetli Ecevit ile birlikte koalisyon yapılmıştı ve o hükümette biliyorsunuz Kıbrıs zaferi kazanılmıştı. Daha buna benzer diğer zamanlar, tabi daha önce 1996-1997 refah yolu hükümetinde, Refah yolu hükümetinde kazanımları şuan hemen hemen herkes biliyor. Hatta Kemal Derviş beyin kendi analizi ile son 25 senenin verilerini incelediğinde bir tek refah yolu hükümetindeki Türkiye’nin verilerinin olumlu olduğu gözlenmiştir.
Şuanki seçim havası, kardeş politikaların devamı olduğunu görüyoruz. Halbuki bir taraf sağ, bir taraf sol olarak geçiniyor. Milli görüş bunların hepsinden farklı, sadece biz muhakkak hata bizdedir kendimizi yeterinde anlatamıyoruz, insanların milli görüşü analiz etmesi durumunda, insanların bize oy vereceği konusunda şüphemiz yok. Bu şekilde düşünüyoruz.dedi
Milletvekillerine Kula Saadet Partisi İlçe başkanı Hüseyin Yağcı, Alaşehir ilçe başkanı Nayim Bozdemir ve yöneticiler eşlik etti.
YORUMLAR